DOKUZUNCU HARİCİYE KOĞUŞU - PEYAMİ SAFA | Kitap Özeti
- Onur AK
- 2 gün önce
- 5 dakikada okunur
🏥 Dokuzuncu Hariciye Koğuşu – Peyami Safa’nın Psikolojik Derinliği
Türk edebiyatında bireyin iç dünyasını en ustaca yansıtan yazarlardan biri olan Peyami Safa, “Dokuzuncu Hariciye Koğuşu” adlı romanında insanın hem bedensel hem ruhsal acılarını benzersiz bir duyarlılıkla işler.Eser, yalnızca bir hastalık hikayesi değil; varoluş, korku, umut ve dayanma gücü üzerine yazılmış bir insan belgesidir.

📖 Romanın Konusu
Romanın isimsiz kahramanı, bacağındaki kemik hastalığı nedeniyle uzun süre hastanelerde tedavi gören bir gençtir.Hayatının büyük kısmını acı, umut ve bekleyiş arasında geçirir.Bir yandan fiziksel hastalığıyla savaşırken diğer yandan manevi bir boşluk içindedir.
Kahramanın doktorlar, hastalar, yakınları ve özellikle Nüzhet adlı genç kıza duyduğu sevgi üzerinden ilerleyen hikâye,okuyucuya hem bedenle ruh arasındaki çatışmayı hem de genç bir insanın varoluş sancılarını anlatır.
🧠 Peyami Safa ve Psikolojik Roman Geleneği
Peyami Safa, Türk edebiyatında “psikolojik roman” türünün öncüsüdür.Kendisi de gençliğinde uzun yıllar süren bir hastalık geçirdiği için, romanın ana karakterine kendi hayatından izler yüklemiştir.Bu yüzden eserdeki duygular son derece gerçekçi, samimi ve derinliklidir.
Roman boyunca anlatıcı, bedeninin çektiği acılarla zihnindeki korkular arasında gidip gelir.Bu yönüyle “Dokuzuncu Hariciye Koğuşu”, sadece bir hastalık hikayesi değil; bir ruhun iç monoloğudur.
💬 Ana Temalar
Tema | Açıklama |
🩺 Hastalık ve Korku | Bedensel ağrının ruhsal acıya dönüşümü. |
❤️ Aşk ve Ulaşılmazlık | Genç kahramanın Nüzhet’e duyduğu imkânsız sevgi. |
🧩 Yalnızlık | Hastane odasında geçen uzun günlerin içsel yalnızlığı. |
🔄 Umutsuzluk ve Direnç | İnsan ruhunun karanlıktan ışığa çıkma çabası. |
🕰️ Zaman ve Bekleyiş | Acının zamanı nasıl uzattığı, bekleyişin bir yaşama biçimine dönüşmesi. |
📍 Eserin Adının Anlamı
“Dokuzuncu Hariciye Koğuşu”, bir hastanenin ortopedik hastaların yattığı koğuşudur.Bu ad, romanın simgesel boyutunu da taşır.“Koğuş”, hem fiziksel bir mekân hem de kahramanın zihninin dar odasıdır.Yani aslında romanın tümü, bir zihinsel mahkûmiyet hikayesidir.
👤 Romanın Kahramanı
İsimsiz anlatıcı, genç bir hasta olmasına rağmen derin bir iç gözleme sahiptir.Acı çeker, düşünür, sever ama çoğu zaman duygularını bastırmak zorunda kalır.Onun iç dünyasında sürekli bir çatışma vardır:“Ya iyileşirsem?” umudu ile “Ya asla iyileşemezsem?” korkusu arasında sıkışmıştır.
Bu yönüyle karakter, edebiyatımızda varoluşçu temaları işleyen ilk figürlerden biri sayılabilir.
💔 Nüzhet ve Aşkın Psikolojik Boyutu
Kahramanın komşusu olan Nüzhet, onun için hem sevginin hem de erişilemezliğin sembolüdür.Nüzhet’in başka biriyle nişanlanması, genç adamda bir çöküşe neden olur.Bu olay, bedensel ağrının ötesine geçerek ruhsal bir yara halini alır.
Peyami Safa, bu bölümlerde okuru kahramanın iç dünyasına öylesine çeker ki,her duygu — utanma, kıskançlık, öfke, özlem — neredeyse dokunulabilir hale gelir.
🧩 Romanın Dili ve Üslubu
Eser, iç monolog tekniğiyle yazılmıştır.Yazar, karakterin zihninden geçen düşünceleri doğrudan verir; bu da anlatımı son derece samimi kılar.Sade, yoğun ve duygusal cümleler romanın etkisini güçlendirir.
📚 Edebiyatımızdaki Önemi
“Dokuzuncu Hariciye Koğuşu”, Türk romanında psikolojik çözümlemelerin öncüsü kabul edilir.Aynı zamanda Cumhuriyet dönemi birey psikolojisini konu alan ilk büyük eserdir.
Bugün hâlâ lise ve üniversite müfredatlarında yer alan bu roman,insanın içsel savaşlarını anlamak isteyen herkesin mutlaka okuması gereken bir başyapıttır.
KİTABIN KONUSU:
Çocukluğundan beri bacağından rahatsız olan ve kimseyi dinlemeyen birisinin, hayaller peşinde koşarken başından
geçen olaylar.
KİTABIN ÖZETİ:
Yazarın küçüklüğünden beri çektiği hastalık onu hastanelerden tiksindirmiştir. Fakat durumu ciddiyetini korumaktadır. Annesi ile kenar mahallelerin birinde virane ahşap bir evde yaşamaktadır. Bir gün ameliyat olması gerektiğini öğrenip hastaneden döndüğünde evde annesini bulamaz ama odanın halinden annesinin şiddetli bir baş ağrısı geçirdiğini anlar. O sırada annesi gelir. Yazar ise annesini üzmemek için ona gerçekleri anlatmaz. Kendi doktoruna gidip ona gözükmesi gerektiğini söyler. Annesi yazarın Erenköy’e gideceğini öğrenince paşanın da onu merak ettiğini söyler. Ertesi gün yazar önce paşaya gider. Paşa ilk olarak sağlık durumunun nasıl olduğunu sorar yazar da kaçamak cevaplar vererek olayı geçiştirir. Daha sonra odaya Nüzhet gelir yazardan getirmesini istediği kitapları alır. Kızı gidince paşa yazara bir de Doktor Ragıp Bey’ e görünmesini tavsiye eder. Paşanın uzaktan akrabası olan yazar küçük yaşlardan beri onunla konuşur, ona kitap okur. O akşam yine bir roman okumaktadır fakat paşa uyuyunca Nüzhet’ le birlikte bahçeye gider ve muhabbet ederler. Yazar on beş yaşında ve aralarında dört yaş olmasına rağmen Nüzhet’ i sevmektedir. Ancak onun da aynı duyguları hissettiğinden emin olmaz. Bahçede konuşurken
Doktor Ragıp’ ın Nüzhet’ i istediğini duyunca önce üzülür ama Nüzhet oralı olmayınca, duyduğu şüpheye rağmen keyfi yerine gelir. Daha sonra Nüzhet annesinin isteği üzerine uyumaya gider ve kahraman da kendine olan tüm güvenini kaybeder.
Hastalığı onu normal yaşından çok daha olgun davranmaya sevk etmiştir. Doktorun ikazlarına rağmen baston kullanmayan yazar o gece yatakta yorgun ve acı içinde kıvranmaktadır. Henüz uyumadan Nüzhet kahramanın evine uğrar ve uyuyamadığını bahane ederek tekrar koyu bir muhabbete başlarlar. Ertesi gün yazar erkenden doktora gideceğinden Nüzhet onun uyumasını ister. Fakat kahraman ona karşı olan zafiyetini daha fazla saklayamaz, onu kendisine çekip bir kere öper ve Nüzhet şaşkınlık içerisinde koşarak eve gider.
Sabah olunca yazar Kadıköy’e gider ve paşanın istediği kitapları alır ve sonra da annesine bir ay içerisinde gelemeyeceğini yazar. Oradan da doktora gider fakat operatörün dersi olduğundan görüşemezler. Operatörle akşama görüşebilen kahraman ondan baston kullanması ve iyi yemesi ve dinlenmesi konusunda uyarı alır. İşi bitip köşke dönen yazar içeriye girdiğinde kendisinden gizli bir şey konuşulduğunu anlar ve üzüntü içerisinde bahçeye oturmaya çıkar. Daha sonra Nüzhet gelir ve yazar içeri girdiğinde annesinin dolabın arkasında çıplak olduğunu söyleyerek onu rahatlatır. Fakat akşam Nurefşan ona gerçekleri yani Nüzhet ile Doktor Ragıp’ın durumlarını konuştuklarını söyler. Yazar hayal kırıklığına
uğrar ve Nüzhet’ in odasına konuşmaya girer. Nüzhet yine yazarı ikna eder. Daha sonra ikisi de uyurlar.
Ertesi günü Nüzhet’le bahçede geçiren kahraman Nüzhet’ le cinsel yakınlaşmalara girer. O akşam Doktor Ragıp yemeğe gelir ve yazar hiç oralı olmaz. Konukları gidince Paşa yazara doktor hakkında görüşlerini sorar o da Ragıp’ ı Nüzhet’ e yakıştıramadığını söyler bunu duyan yengesi de içinden yazara karşı kin tutar.
Bir gün yazar yengesinin Nüzhet’i mikroplara karşı uyardığını ve eşyalarımızı ayırdım dediğini duyar ve bunun üzerine evi terk etme kararı alır. Ancak annesinin de o gün paşalara geleceğini duyması kararını değiştirmesine neden olur. Hızla geçen günlerden sonra nihayet evine dönen yazarın ağrıları gün geçtikçe arttığından annesi onu fakülteye götürür. Operatör ona durumun ciddiyetini hatırlatır ve yerinden bile kıpırdamamasını ister. Evi birden kalabalıklaşan kahramanın yakınları onu teselli etmeye çalışır. Tekrar fakülteye gittiğinde operatör bacağın kesilmesi gerektiğini söyler fakat buna razı olmayan yazar birden bayılıverir. Bundan etkilenen operatör kasaplardan farkı olmaları gerektiğini söyleyip yazara, üç aylık bir sürede bacağını kurtarmak için hastanede kalması gerektiğini söyler. Yazar bunu kabul etmek zorunda kalır ve Dokuzuncu Hariciye Koğuşuna yatırılır. Burası ona hapishane gibi gelir ve ilk gecesi olaylı biter. Bu korkuya dayanamaz ve bütün gücüyle bağırıp çağırır. Zor geçen günlerin sonunda ameliyat günü gelir. Ameliyatı bitince yedinci pansumanda doktor bacağın kurtarıldığını ancak yere basamayacağını söyler. Daha sonra da Nüzhet’ ten gelen karttan Paşanın hastalandığını Nüzhet’ in de Doktor Ragıp’ la nikâhlanacağını öğrenir. Acılar içinde geçen günlerin sonunda annesi Doktor Mithat ve arkadaşı onu hastaneden taburcu ettirirler.
KİTABIN ANA FİKRİ:
Bize verilen öğütleri ciddiye almalı ve hayallere peşinden koşmamalıyız. Aksi takdirde kaybeden yine biz oluruz.
KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Başkahraman: Tek bacağından acı çeken ve ümitleri peşinde rüyalar aleminde koşan birisi.
Nüzhet: Yerinde duramayan yaşam dolu son derece hareketli birisi.
Paşa: Disiplinli, yardım sever ve dediğim dedik, inatçı birisi.
Yengesi: İçten pazarlıklı kızının iyiliğini düşünen bir anne.
Nurefşan: Köşkün hizmetçisi ve yazarın mutluluğu için elinden geleni yapan birisi.
Doktor Ragıp: Bakımlı ve kültürlü bir doktor.
Doktor Mithat: Yazarın doktoru.
Operatör: İnsanlığa faydalı olmaya çalışan bilinçli bir tıp adamı.



Yorumlar